ABD merkezli Muslim Network TV’yi işleten Sound Vision’ın Başkanı Pakistan asıllı ABD’li kanaat önderi Abdulmalik Mücahid, 7 Ekim’de başlayan “Aksa Tufanı” ve İsrail katliamları sonrası ABD politikalarını ve ABD’deki tepkileri değerlendirdi. Müslüman azınlıklara yardım eli uzatan insan hakları kuruluşu olan Herkes İçin Adalet’i de yöneten Mücahid, “Siyonistler ve Hindu milliyetçileri, Filistin’e destek verenlerin geçimleri ve kariyerlerini hedefliyor. Son 2 haftada Filistin Hukuk Dairesi’ne bu tür 260’ın üzerinde rapor geldi” sözleriyle Filistin’e destek verenlerin hedef alındığını vurguluyor.
ABD halkı Biden’ın Gazze politikalarını ne kadar destekliyor?
Amerikalı seçmenin üçte ikisi ABD’nin Gazze’de Ateşkesi desteklemesini istiyor. Ancak onay oranı yalnızca yüzde 41 olan Başkan Biden ateşkes çağrısını reddediyor. Temsilciler Meclisi ve Senato’daki milletvekillerinin ezici çoğunluğu da ateşkesten yana değil.
O zaman bu demektir ki ABD Başkanı ve milletvekilleri halkın isteğinin tersine bir yöndeler. Bu seçimleri nasıl etkiler?
Bu Amerikan siyasetinde sıklıkla olur. Örneğin bu yıl 36 bin Amerikalı silahlı şiddet sonucu öldü. Amerikalıların çoğunluğu daha fazla ve daha iyi silah kontrolü yasalarını destekliyor. Ancak etkili bir silah lobisi bunun olmasına pek izin vermiyor. ABD seçimleri çoğunlukla iç meseleler üzerinde yapılıyor. Uluslararası meseleler nadiren konuşuluyor. Bu nedenle Başkan Biden’ın bütün gece bu konuda endişelenerek ayakta kalacağını düşünmüyorum. Hamas’ın işgal altındaki Filistin’de İsrail’e sızmasından önce Amerikalıların çoğunluğu Filistin’e İsrail’den daha fazla sempati duyuyordu. Bu sızma, Amerikan tarihinde ilk kez kamuoyunun değişmeye başlamasına neden oldu.
Bu, İsrail Devleti’nin yaydığı yalanlardan dolayı mı?
Medyanın sürekli tekrarladığı asıl yalan haber, Filistinlilerin 40 bebeğin kafasını kestiğiydi; Fox News, CNN ve hatta Başkan Biden tarafından da tekrarlandı. Bu korkunç suçlama, çeşitli Batılı medya yayınlarının ön sayfalarına da yer buldu. Bu durumları tersine çevirdi. İlginçtir ki bebeklerin öldürülmesi Irak işgalinden önce de Saddam Hüseyin’e yönelik sahte suçlamaydı. İronik olan şudur ki, tarihsel olarak Naziler ve diğer Hıristiyanlar, Yahudileri her zaman bebekleri öldürmekle suçlamış ve bu da Avrupa’da birçok Yahudi katliamına yol açmıştır. Ancak, Hamas sızmasından sonra İsrail’in onay oranları yükselse de, insanlar hâlâ ABD’nin her iki tarafı da müzakerelere dahil etmesini istiyor ve ABD’nin savaşa karışmasını istemiyor.
ABD’deki insan hakları gruplarının Gazze’de yaşananlara ve Biden’ın İsrail politikalarına yaklaşımı nasıl?
ABD’de aktif olarak protesto yapan, yürüyüş yapan, acil ateşkes talebinde bulunan yüzlerce örgüt var. Buna, liderliğini yaptığım ‘Herkes İçin Adalet’ örgütü de dahildir. Beyaz Saray’da derhal ateşkes talebiyle sivil itaatsizlik eylemi yapan 500 Yahudi tutuklandı. Tüm bu örgütler ve bireyler, ateşkes yönündeki ezici kamuoyunu savaşı durdurmaya yönelik kamu politikasına dönüştürecek yeterli güce sahip değil. Sesleri ana akım medyada nadiren yer alıyor ve sosyal medya paylaşımları baskı altında. Örneğin, ABD’deki Muslim Network TV’nin, Filistinlilerin 40 bebeğin kafasını kestiğine dair sahte haberleri deşifre eden çok zamanında hazırlanmış mükemmel bir kısa belgeseli YouTube tarafından baskılanıyor.
Şu anda ABD Kongresi’nde ateşkes talep eden bir karar tasarısı var, ancak hem Temsilciler Meclisi hem de Senato’nun çoğunluğu henüz bunu desteklemiyor. Devam eden protestoların baskısından dolayı ABD, Gazze’deki Filistinlilere yönelik insani kaygılar hakkında en azından zayıf da olsa bir üslup oluşturdu. ABD neden Doğu Akdeniz’e iki uçak gemisi ve saldırı gücü göndermeye karar verdi? Zaten İsrail Ordusu hep bölge ülkeleri ordularından ateş gücü olarak üstün tutuluyor. ABD’nin amacı Beyaz Saray tarafından, bunu savaşın daha geniş bir alana yayılmasını önlemek ve İsrail ile dayanışma göstermek için yaptıkları şeklinde dile getirildi. Ayrıca, Filistinlilerin işgal altındaki topraklara sürpriz sızmasının şok edici bir değer taşıdığına da inanıyorum. Bu benzeri görülmemiş bir şeydi. Medya günlerce Filistinli saldırganların 40 bebeğin kafasını kestiği gibi sahte hikayeler de dahil olmak üzere tek taraflı İsrail propagandasından başka bir şey yapmadı.
ABD’deki Müslümanlar Hamas-İsrail çatışmasına nasıl bakıyor?
Amerika’daki Müslümanlar özgür bir Filistin’i desteklemede mutabakat içerisindeler. Ancak Müslüman örgütler, Hamas’ın İsrailli savaşçı olmayanları öldürmesini, bunun İslam’ın savaş hukukuna aykırı olması nedeniyle kınadılar. Müslümanlar, kendi örgütleri ve diğer örgütlerle iş birliği içerisinde Filistin davasını desteklemek ve seçilmiş liderlerine, kongre üyelerine, Senatörlere ve başkana baskı yapmak için yoğun çaba harcıyorlar.
ABD genelinde Müslümanların düzenlediği, ancak diğer savaş karşıtı – barış yanlısı kişilerin de katkı verdiği çok büyük mitingler oldu. Ancak Siyonistlerin ve Hindu milliyetçisi Hindutva mensubu aşırılık yanlılarının Filistin yanlısı protestolara ve aktivitelere karşı tepkileri de söz konusudur. Filistin’e destek verenlerin geçimlerini ve kariyerlerini hedefliyorlar. Son 2 hafta içinde, Filistin Hukuk Dairesi’ne bu tür 260’ın üzerinde rapor geldi. Müslümanların en büyük örgütü olan Amerikan – İslam İlişkiler Konseyi CAIR National, bomba tehdidi nedeniyle geleneksel resmi banketini, düzenlemeyi planladığı yerden taşımak zorunda kaldı. Görevlerinden dolayı işten atılanlar var. Benim yaşadığım Şikago bölgesinde genç bir Filistinli çocuk 26 kez bıçaklanarak öldürüldü ve annesi yaralandı.
Sadece Başkan Biden değil, tüm Kongre ve yönetim İsrail’i destekleyen, açıkça belirlenmiş politikaya sahiptir. Şikago Üniversitesi’ndeki hocalarımdan biri olan John Mearsheimer ve Harvard Üniversitesi’nden Profesör Stephen Walt, İsrail Lobisi ve ABD Dış Politikası isimli kitaplarında, İsrail’e verilen bu olağanüstü destek için bireylerden ve kuruluşlardan oluşan bir koalisyona işaret ediyorlar. Diğer taraftan, ben ise onlarla aynı fikirde olmadığımı söylesem de bunda ABD’deki Siyonist lobi ile bağlantılı diğer güç kaynaklarının etkili olduğunu düşünüyorum. 1939’da St. Louis gemisi, Yahudi karşıtı zulümden kaçmak için çoğu Nazi Almanya’sından kaçan 900 Yahudi mülteciyi ABD’ye getirdi. ABD bu çocukların Amerika’ya gitmesine izin vermedi. Gemi geri çevrildi ve bazı bilim adamları bu çocukların yaklaşık yüzde 30’unun hayatını kaybettiğini söylüyor. Bu, aynı zamanda Amerikan kamuoyunun Yahudilere yönelik görüşünün yüzde 60 oranında olumsuz olduğu dönemdi. Yahudi Amerikan topluluğu bunu tersine çevirdi. Bir araya geldiler ve “a) Tüm Amerikalılara açık insani hizmetler sunma, b) İletişim sanatında ustalaşma, c) Koalisyon ve ittifaklar kurma” alanlarına yoğun yatırım yaptılar. Bu 3 faktör onlara Amerika’da güç gösterme ve ABD dış politikası üzerinde etki yaratma zemini sağladı.
ABD’deki Hıristiyanların neredeyse yüzde 30’unu oluşturan Hıristiyan Evanjeliklerin siyasi gücü nedeniyle Cumhuriyetçiler her zaman daha çok İsrail yanlısıdır. Neredeyse hepsi beyaz Cumhuriyetçilerdir. Bunlara genellikle Hıristiyan Siyonistler denir. Biden’dan nefret ediyorlar ama dini anlayışları gereği İsrail’i tamamen destekliyorlar. Hıristiyan Siyonistler, İsa’nın ikinci gelişi ve gerçek Hıristiyanların kurtarılacağı, Yahudiler de dahil olmak üzere inanmayanların çoğunluğunun ebedi lanete mahkûm edileceği Armagedon için İsrail’in gerekli olduğuna inanıyorlar. Bu aslında tüm Yahudileri İsrail’de toplamak ve din değiştirmezlerse boğazlamak anlamına geliyor.
Evet bu onların teolojisidir.
Müslüman sivil toplum kuruluşlarının dünya çapında koordineli faaliyetler yürütebilmesi için ne tür çaba ve yöntemlere ihtiyaç vardır? Gazze bunun dönüm noktası olabilir mi?
Küresel Müslümanlar kendi bakış açılarına göre haber paylaşan bir medya ve iletişim sistemine sahip olmadıkları için Batı medyasının esasen AP, Reuters, AFP, CNN vb. tarafından yürütülen bir haber döngüsüne göre yaşıyorlar. Bu nedenle ümmetin Filistin’e olan mevcut sevgi birliğinin Batı’daki haber döngüsünden daha uzun sürmesini beklemiyorum.
Müslümanların medya yanında iletişim sanatı ve teknolojisine de yatırım yapması gerekiyor. Müslümanların dünya çapında muhabirleri olan birinci sınıf bir haber ajansına sahip olmaları on yıl öncesine göre artık çok daha mümkün. Müslümanlar dünya sokaklarını olduğu kadar dünya dillerini de biliyorlar. Birileri tüm bu enerjiyi bu yöne kanalize edebilirse yetenekler ortaya çıkacaktır.
Televizyon alanında El Cezire ve TRT ilk güzel adımlardır. Ama daha gidecekleri çok yol var. Urduca ve Bahasa neredeyse Müslüman ümmetinin yarısına hitap etmesine rağmen televizyonları şu anda çok geridedir. Sinema sektörü açısından Türkiye, Ertuğrul dizisiyle bir atılım gerçekleştirdi. Selahaddin Eyyubi dizisinin çekildiğini biliyorum ve bu dizinin Ertuğrul dizisi ile rekabet edebileceği duyumları alıyorum. Ama eğer idealimiz ve imgelerimizin geleceğimize dair hayal gücü oluşturmasını istiyorsak Müslüman ümmet için Hollywood ve Bollywood’a alternatif üretmeye ihtiyacımız var.
Filistin meselesi ne dün doğdu ne de yarın çözülecektir. 1940’ların sonlarında Keşmirlilerin ve Uygurların özgürlüklerini kaybettikleri aynı dönemde Filistinliler de özgürlüklerini kaybetti. Bu insanların özgür olabilmesi için hem dünya sistemlerinde hem de ümmetin kendi içinde, kalbinde, aklında ve güç yapılarında sistemsel değişiklikler meydana gelmesi gerekecektir. Nitekim yüce ayetlerde, “Allah, bir kavim kendilerindekini değiştirmedikçe (onları) değiştirmeyeceğini” buyurmaktadır. (Ra’d Suresi 11) Yine aynı şekilde “Bu, Allah’ın kanunudur ve O’nun kanununda değişiklik bulamazsın.” (Fetih Suresi 23) buyurmaktadır. Batılı sömürgeci güçler, bugün biraz özgür olsak da, hâlâ Müslüman dünyanın ideal ve imgelerini yönetmektedir. İdeallerini bize satmak için yatırım yapıyorlar. Mesela eğlence alanında da Hollywood’a bağımlıyız. Büyük bir Hollywood filminin maliyeti ortalama 100 milyon dolardır. Pek çok kişi, filmin üçüncü dünya televizyonlarına birkaç bin dolara lisanslı verildiği gerçeğini bilmiyor. Batı, sadece İstanbul’daki sokaklar için değil, Kazakistan’ın Astana’sından Güney Afrika’nın Cape Town’una kadar idealleri ve imgeleri bu şekilde tanımlamaktadır. Bu nedenle Müslümanların bu dünyadaki kaderlerini kontrol edebilmeleri ve sonsuza kadar sürecek büyük bir yaşam için iletişim sanatı ve teknolojisinde ustalaşmaları gerekmektedir.